29 Haziran 2018 Cuma

Tatile Gitti Dönecek :)

   Berkay'ın okulda son günü çünkü taşınma işlemi %80 olacak gibi. Onu akşam 4 gibi almaya gideceğim herkesle sımsıkı sarılmışlar,vedalaşmış ama kabul etmiyor başka bir okula gitmeyi ki ben olsam bende istemem beton bir yere girmeyi çocuk mis gibi ev yemeklerini,koruya açılan okul bahçesini bırakmak istemiyor. Gerçi bu sene artık anaokulu hazırlık okuyacak bir sonraki sene ilkokul!!!!!! Büyüdü benim minnak patatom. Neyse yarın kısmetse yola çıkıyoruz önce İzmir'e. O civarda gezeceğimiz antik kentler ve tabi ki aquaparklar var.
Berkay'a birde aksiyon kamera aldım,su altı kabı vs var çok istiyordu bir fotoğraf makinesi bakalım nasıl çekimler yapacak. Sonra gelince hazır İstanbul boşken bir kaç müze vs gezer sonra 20 günlük karadeniz turumuza çıkarız diye düşünüyorum. Sonra yine egeye döneceğiz ve tabi ağustosta kardeşimin sözü olacak. Yani bir minnak daha büyüdü de yuva kuruyor. Hani şu daha dün 4 yaşındaki yeğenini halıya sarmış ve o arada en sevdiği oyuncağı erişemesin diye yüksek bir yere kaldırmış inanılmaz olgunluktaki kardeşim! Dayı yeğen bağrış çağrış, yuvarlanmalı, güreşli falan acayip bir ilişki içerisinde.Bu haliyle bu çocuk nasıl evlenecek bakalım.
  Tabi bu arada derede bir ara vize başvurusu yapmam lazım. Eğer bir sorun çıkmazsa eylül de oğluma küçük bir sürprizim olacak. Aralarda hep gelip gitmem lazım tabi o yüzden baya hareketli bir yaz geçireceğiz sanırım. Şimdi yolda dinlenecekler listesini de bir kontrol edeyim:)) 

27 Haziran 2018 Çarşamba

Haftanın Filmi; Ferdinand

   Eğer siz de çocukluğunuzda Boğa Ferdinand kitabını okuduysanız bu filmi de mutlaka izleyin derim. Tabi uzun süreli ve akıcı olması açısından kitaptan biraz farklı gitse de mesaj aynı, hikayenin naifliği aynı.
  Hayvan sever,doğa aşığı ve sevgi pıtırcığı insanların kalbine dokunacak bir kitap Ferdinand, o kadar seviyorum ki anlatamam. Ben kitabı ilk olarak oscarlı bir film olan The Blind Side'da geçen bir sahneden öğrenmiştim. Michael Oher'in gerçek hayatından bir kesit olan filmde koruyucu annesi ona ve çocuklara Ferdinand'ı okuyordu tabi Michael'de kendini bu tatlı boğa ile özleştiriyordu. Genç ve heybetli fakat bir o kadar sakin ve duygusal olan Ferdinand'ın bir yanlış anlaşılma sonrası boğa güreşlerine sürüklenmesi, kötü yaşam koşullarından çıkmasına rağmen koruyucu ve aileye bağlı şiddetten hoşlanmayan Michael'le hikayelerindeki benzerlik..
O filmi de çok sevdim bu arada söylemeden geçmeyim:) O zamanlar çoluk çocuk fikri bile bana uzaktı ama bu kitap illa bende olmalıydı hemen sipariş verdim. 

  Şimdilerde oğlumla okumaktan zevk alıyoruz. "Dövüşmesin zaten boğalar, hayvanların canı yanmasın" diye üzülüyor.. Bir yandan birkaç gün önce gördüğüm video düşüyor aklıma üç tane ürdünlü mü suriyeli mi ne çocuk bir yavru köpeği canlı canlı biçiyor önce kuyruğunu sonra bacaklarını..biz bir böcek bile öldürmak zorunda kalsak o çıt sesi günlerce kulağımızdan gitmiyor, pişmanlıktan gözlerimiz doluyor..  O zaman #stopstierkampf diyelim ve bu güzel kitabı ve filmi tavsiye edip bitireyim:)


Çocuk Takip Cihazları


   Son zamanlarda çocuk kayıp vak'aların da ki artış ve serviste unutulan çocuklardan sonra bu konuyu daha detaylı düşünmeye başladım. 
  Çocukken başına buyruk bir velet oluşumdan bir kaç kez kaybolmuştum ama daha 3 yaşıma gelmeden pimpirikli annemin ev ve iş yeri telefonlarını/adreslerini bildiğim için bir mağazaya girip "ben buradayım" diye telefon açtığımı hatırlıyorum:) Bir kerede Tansaş'ın içinde kaybolmuştum ama orada annemi çığlıklarından bulmuştum.. 
  Berkay'a evin ve iş yerinin adresini öğrettim, zamanla numaralarımızı da öğrenecektir. Zaten bu çocuklar için güvenlik saatleri burada mantıklı çünkü acil durum butonundan çocuk sizin numaranıza ulaşabiliyor,tek tuşla arama yapabiliyor. Fakat böyle bir takip sistemini çocuğa kullandırmak..yani bilemiyorum işin psikolojik yönüyle ilgili bir görüş bildirebilecek değilim ama etik bulmadığım kesin. İlk etapta yapılması gerekenleri öğretmek ve tabi mümkünse göz önünden fazla ayırmamak önemli. Ama okul ve okul gezileri var, büyüyorlar arkadaşlarıyla takılıyor ve parkta oynadığı alanlar genişliyor, kendini kısıtlanmış hissetmek istemiyor üstelik bu konuda bize artık karşı çıkmaya da başladı. "Her an dip dibe olmasak artık ben büyük bir çocuğum" dedi. Parkta "benimle şuan oynamana ihtiyacım yok burada arkadaş buldum onlarla oynayacağım sen biraz ilerde oturabilirsin bence" diyebiliyor mesela! 
  İlk önce kaybolursan bulunduğun yerden sakın uzaklaşma, inşaat ve köprü altı gibi ıssız yerlere gitme. Etrafta polis yoksa mutlaka yanında çocuğu olan bir kadının yanına git ve yardım iste. Daha önce kararlaştırdığımız kişiler dışında (bizde anane,dede,dayı ve kuzenim) asla kimseyle bir yere gitmemelisin. Tabi bunu örnekleme ile anlatıyoruz mesela amca olmaz,komşu olmaz,benim arkadaşım olmaz gibi. Burada amaç amcadan uzak dur demek değil ama en güvendiğin ve önceden karşılaştırdığımız isimler dışında kim olursa olsun gitme demek! Çünkü çocuklar bizim gibi düşünmüyorlar bir kere istisna yapıp oda olur,buda olur denildiğinde tanıdık bir başkasınında olabileceğini düşünecektir. O yüzden o listeyi iyice düşünüp karar vermek sonra çocuğa öğretmek lazım.
 Birisi seni rahatsız ederse,elini kolunu tutarsa,seninle konuşmaya çalıştığında bağırarak yardım iste, tekme at ve sesini olanca gücünle çıkar gibi nasihat da veriyoruz tabi ki.

  Şu takip cihazı olan kol saatlerinden de kullanan çok kişi tanıyorum.Acil yardım butonuyla tek kişiye ulaşabiliyor ve daha önceden sisteme kaydedilmiş 10 numara tarafından aranılabiliyormuş. Şu an düşünmüyor değilim eşimse kesinlikle istiyor. O kadar çok kayıp,kaçırılan ve servislerde unutulan çocuklar var ki ne yapacağını şaşırıyor insan. Bununla ve bedenini korumasıyla ilgili örnekler veren kitaplar almıştım. Mesela bu "Ben Herkesle Gitmem Ki" her ne kadar üstünde 5 yaş ve üstü denilse de 3 yaşın rahatça anlayabileceği tarzda güzel bir kaynak.


Aaa birde kalabalık konser yada büyük bir etkinliğe yada dağda yürüyüşe falan çıkarken çok parlak ve ayırt edilecek renkte kıyafetler giydiriyorum. Bunu da CSI dizilerinden öğrenmiştim.

Bu yandaki listeyi inceleyip eşimle konuşarak ortak karar vererek doldurduk. Dolabımızda asılı bazen hatırladıkça üstünde duruyoruz. Allah hepimizin evlatlarını esirgesin ve korusun ama ilk önce bizler her türlü önlemi almalıyız. Sosyal medyadan da soruyorum bunu "sizler ne yapıyor,nasıl önlemler alıyorsunuz" diye bir birimize yol göstermek açısından faydalı bulunuyorum. Gerçi biri "gözünün önünden ayırma yeter,çocuğuna sahip çıkarsan bir şey olmaz,çok gezme" diye mikemmel zeka ürünü bir fikir belirtmiş..
Allah kimseyi evladıyla sınamasın, büyük konuşmayalım diyorum ne diyeyim. Oğlumun okulundan da bununla ilgili konuları işlemelerini talep edeceğim. 

26 Haziran 2018 Salı

Haftanın Kitabı: Frida Kahlo

   Cinsiyetçi dayatmalara çocukluğundan beri cesurca karşı çıkabilmiş bu büyüleyici kadını, çocuklara göre anlatan bir kitabını bulabilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Sakat ama güçlü, aldatılmış ama aşkı aramaktan vazgeçmemiş, hayalperest ama idealist bir devrimci, hayvan sever, inatçı, harika bir sanatçı ve ressam.. Oğlumun onu tanıması için yaşına uygun şekilde okuyorum, sonra belki çıktılar alır resimlerini renklendiririz.. 

  "Erkek annesi" olmanın ayrıcalık görüldüğü şu günlerde belki de en çok o tipte annelerin çocuklarına alıp hediye etmeli. Antiprenses serisi güzel bir dizi olacağa benziyor,bu serinin ilk kitabı. Kitabın ön kapağında "kızlar ve oğlanlar için" diye belirtilmesi çok çok hoşuma gitti. Oyuncakçılarda bile reyonlar kızlar ve erkekler için ayrılmışken bu ifade nasıl hoşuma gitti anlatamam.   

  Duygularını,memleket özlemini resimlerinden hissettirebilen "fiziksel ağrılarına rağmen sanatın, mutluluğun peşinden koşmuş ve sadece kendisi için değil, başka insanlar için, dünyanın iyiliği için savaşmış bir kadın" Frida! Eğer seviyorsanız mutlaka çocuğunuzun kitaplığı için bir inceleyin derim.
İyi okumalar..

19 Haziran 2018 Salı

Makinelerin Yükselişi


      Bir kaç ay önce köye babaannesine gittiğimizde Berkay banyoya girmişti o tam tuvaletini yaparken çamaşır makinesi sıkma moduna girmiş ve kadın artık nasıl tıka basa doldurduysa içini zangır zangır titremeye başlamış.Çocuğumun şansına sen altındaki ayak kırıl bunun üzerine doğru gel.. Çığlıklar gelmeye başlayınca koştuk bir baktık ki çocuk altı çıplak çıkmış kaçıyor. Orada kaldığımız bir kaç gün tuvaletini bahçeye falan yaptı:) Ne yapayım bir türlü ikna edemedik. Kadın da üzüldü ama "sen erkeksin,erkekler ağlamaz" dediği anda asfalyalarımı arttırdı. Çocuk daha beter tepki veriyor " ben erkek değilim ben daha çocuğum sen niye anlamıyorsun,istemiyorum işte" diye. 
   O günden beri makine çalıştığında artık banyoya tek giremiyor. Tuvaleti varsa tutuyor,elini yıkamaya bile bizle gidiyor. Neler denedim ama ikna edemedim. Artık gerçekten yoruldum o yüzden o gelmeden yada uyuduğunda çalıştırıyorum makineyi. Yine boşaltmaya bana yardıma geliyor ama mesela fişte takılıysa hemen uyarıyor "anne fişten çek çalışmasın kendi kendine,sakın bozulmasın" , "anne bozulursa yürü dimi makine" hatta banyodayken göz ucuyla makineye bakıp " canım çamaşır makinem ben onu çok seviyorum o bozulmasın,yürümesin hiç". Ay güleyim mi ağlayayım mı artık şaşırdım.

Evde geri kalan elektronik eşyalara karşı bir korkusu yok ama sanırım o gün yaşadığı şeyi atlatamadı, bende düzgün destek veremedim:( Babasında söylüyorum ama anlamıyor "korkulacak ne var ki" diyor çocuğa sanki anladı el kadar çocuk. Saçma hikayeler,kıyaslamalar,ben hep böyle yaptımcılar.. Yahu tavsiye istiyorum evet ama sana akıl ver diyen olmadıkça neden çocuğa dönüp "aaa koca adam oldun sen bundan korkulur mu yahu" diyorsun. Sen evde tek kalamıyorsun ya bu yaşında, karanlık bir odaya girerken ışığı açıyorsun ya! Korkmanın yaşla ne alakası var ya ? Jurassic World izleyen bir çocuk bu,hayalet Avcıları hatta bazen Harry Potter bile.. Onca vampirli, kurt adamlı, hayaletli şeylere bayıl ama gel çamaşır makinesinden kork. Neyse artık gelir geçer herhalde, üstüne düşmemeyi seçiyorum artık.


Birde merak ediyorum şu fotoğraftaki gibi bir sürü çocuk var nasıl sığdılar bunlar oraya nasıl girdiler yahu? Bizimki bir göre bunları "makine çocuğu yutmuşşşşşşşş" der bir daha yanaşmaz herhalde:))))

18 Haziran 2018 Pazartesi

Şeftalili Yaz Keki


      Kahvaltı niyetine bir dilim hafif bir kek ve bir bardak demli çay seven?


Malzemeler

100grm oda sıcaklığında tereyağ
3 oda sıcaklığında yumurta
1 su bardağı toz şeker
1/4 su bardağı yoğurt
1,5 su bardağı un
1 limonun kabuğu
1 paket vanilya
1 tatlı kaşığı kabartma tozu

Ben tarifte hep küçük kare borcam kullandıkları için aynen öyle devam ediyorum zaten küçük bir kapta yapılsa daha iyi çünkü az bir tarif.

Tereyağ,şeker ve yoğurdu iyice çırptıktan sonra yumurtaları teker teker ekliyoruz. Vanilya ve limon kabuğu rendesini de ekleyip un ve kabartma tozunu eleyerek ekliyoruz.Harcı yağlanmış kaba döktükten sonra (ben yağlı kağıt koyuyorum tabanına) meyveleri bastırmadan üstüne diziyoruz. 45-50' 180 derecelik fırında pişiyor.Basit bir kürdan testi yeterli:)

Dekor için soğuduğunda biraz pudra şekeri serpebilirsiniz.

Afiyet olsun.

6 Haziran 2018 Çarşamba

Çocuklar İçin Henri Matisse

   Bu yaşta bir çocuk olarak anlaşılabilir nedenlerden en çok Keith Haring ve Matisse'yi çok beğeniyor. Bundan bir kaç ay öncesine kadar eline kalem bile almayan çocuk bu aralar evdeki sanat kitaplarını karıştırıyor, gittiğimiz müzelerin broşürlerini inceliyor ve her gün 5dk bile olsa bir şeyler çizmek karalamak istiyor.
Ergen olsa diyeceğim kız falan tavlamaya çalışıyor:)) Bende geçenlerde İnstagramdan paylaşmıştım gerçek bir Pollock yada Kandinsky alamayabilirim ama oğluma çizdirip duvarıma asabilirim diye.


İşte geçen akşam yine kağıtlar, envai çeşit boyalar etrafa yayılmış ve kitaplar açılmıştı. Henüz makas ile çok iyi bir ilişkisi yok bu yüzden şekilleri pek iyi kesemiyor ve bazılarını bana yaptırıyor. Müzikte açıyoruz genelde Simply Three yada minnak ne seçerse. Zaten yanında biri olmazsa hiç bir oyunda uzun süre vakit geçiremiyor. Matisse'nin baya bir eserini inceledik, çocuklar için yapılmış mini belgeseline baktık ve Pinterestten "art project for kids" görsellerini inceledik ve çıktılar aldık.


Şekiller, kağıtlar,boncuklar ve çalışma alanınızın dışında tüm yayılmış malzemeler ile kolajlar yapıyoruz ve evin istediği yerine asıyoruz. Bu renkler birbirleriyle nasıl etkileşim kuruyor çocuklar değerlendirmeli. Etrafında oynamalı ve tatmin oluncaya kadar farklı farklı düzenlemeler denemeli. Vee en son beni bitiren kısım tutkal zamanı. Bu bölüm çocuklar ve yapıştırmaktan zevk alan tüm çocuklar için çok eğlenceli! O uhular,simli tutkallar,renk renk bantlar her yerde.Gerçek anlamda her yerde! Bunları düzenlerken ilk zamanlar işkenceydi ama şimdi eğlenmenin bir yolunu bulduk. Ayrıca odasında bazı düzenlemeler yaptık, raflar ve alet edavatları ayırma gibi. Kışın odanın rengine,kütüphaneye ve aydınlatmaya,halıya kadar her şeye karar vermişti şimdi geriye bir tek yatak seçmek kaldı. Yaptığımız düzenlemeleri bitince paylaşırım. Hatta Lego içinde ayrı bir alan yaparım belki:)



<------ Kandinsky Circles :)

5 Haziran 2018 Salı

Canım Ben

  Çekirdek ailemde ki öz şefkate sahip ve pozitif olan insan sayısı bir elin parmakları kadar. Ben,kuzenim,dayım ve ananem.Çemberi ne kadar genişletsek de başkasına rastlayamadık. İki teyzem,dedem,eşim,annemler ve geri kalanlar da genelde endişe ve stres seviyesi çok yüksek insanlar. Hani şu Cem Yılmaz'ın gösterilerinde örnekleme yaptığı " ayy çok güldük kesin başımıza birşey gelecek!" diyen tarzda tipler. Babam "Gamlı Baykuş" annemde "Ölüm Yiyen" (bknz Harry Potter),teyzem de CSI (çok fazla izleyip hepimize felaket senaryoları yazdığı için). Bilinçli farkındalık ölçeği testini alt üst derecede karmaşık insanlar. Tüm hayatlarını arada iyi olanı görerek yaşamaktan ziyade kötü olana,yolunda gitmeyeni örnek göstererek yaşıyorlar. Eve aldığım taze çiçek görüntüsü ve kokusuyla beni rahatlatırken yada kitaplar, bunu "fuzuli masraf" olarak görebiliyorlar mesela. Eskiden bu yönlerini eleştirirdim ama sonradan kabul ettim. Hatta "kabul" çok şeyi kolaylaştırdı. Çünkü artık anlatmaya çalışmak yada anlaşılmaya uğraşmak ve bunun bana hissettirdikleriyle uğraşmak zorunda değilim. Ohhh herkes nasıl mutluysa öyle gitsin dedikten sonra enerjimin düşmediğini fark ettim. Sonra bu bencilce geldi yine bir rahatsız oldum:) Tam bir kendini bulamama değil mi? Zaten bende bildiğim şeyi tam olarak içselleştiremediğimi fark ettim. Kendi yolculuğumda yeni sayılırken başkasını da buna sürüklemeye çalışmak "ben yaptım sende yap işe yarar" amacıyla değil sadece "ben faydalandım belki seninde işine yarar, ne güzel olur" diyeydi ama sanırım herkes için zaman farklı.. Yolculukta karşılaşacağımız yol göstericiler farklı..

  Oradan oraya atladığım bu konuyu hafta sonu gelen misafirimiz ile yaptığımız konuşmadan dolayı anlatmak istedim. Kadın enerji veren mağaralardan, meleklerle pozitif enerji veren yaşam koçlarından ve hatta gidip memnun kaldığı bir yerden bahsetti ve konu böyle açıldı. Ben bunlara inanmıyorum ,saadet zinciri bildiğin ama işte inanmanın gücü burada da ortaya çıkıyor. Placebo ilaç grubundaki denekler gibiler. "Çok iyi geldi 15 gün harikaydım!" eee sonra niye kötü oldun, bu durumun devamlılığı yok mu yani, sürekli göklerdekilerle bağlantı kuracak aracılar mı lazım? Bana göre enerji her yerde var,meditasyonun ve duanın iyileştirici gücüne inanıyorum ama geri kalanı para tuzağı gibi geliyor. Reıkı daha kabul edilebilir görünse de her yerde türeyen bu şifa merkezlerininde inandırıcılığı artık tartışılır. Yaşam koçluğu ve bilmem ne masterlığı sertifikası dağıtılan sürüyle merkez var. Nefes terapisti olmuş bir yaşam koçuna bakıyorum sosyal medya hesabına gelen eleştirilere öyle saldırganca yorumları var ki kendine faydan olmamış,kime ne yararın dokunur diye düşünüyorum. Karşınızda ki insanın enerjisi, konuşma şekli,vücut dili,ses tonu hem size yansıyan enerji hem güvenirlik açısından çok önemli. Self-compassion ile ilgili çok video izledim ama mesela ilk aklıma gelen Kristin Neff oldu o sakince anlatımı, sesi beni etkilemişti. Linkini anneme attım. Ben böyle şeylerden bahsedince sanki tarikata girmişim gibi bakıyorlar:) Bir dönem Mevlevihane' ye sıkça giderdim o dönemlerde hayatıma "sabır" kavramı girmişti. Daha sakin ve anlayışlı olmayı gördüm. Sözle anlatıldığında yada çok satanlar bölümündeki birbirinin aynısı kişisel gelişim kitaplarında ki gibi yapmalısınız,şöyle olmalı,olmuyorsa sorun sizdedir vs gibi değilde olduğu gibi olan insanlardan,gelişime ve eleştiriye açık insanlardan görmek..onlarla yaşamak daha etkili. Tabi sadece gördüm, öğrenme kısmı ise çoook az. Maalesef çok sabırlı bir insan değilim. Gerçekten çaba gösterdiğim zamanlar da bile bu benim için zor.
  Sonra Reıkı den bahsettik. Bir diğeri kızının plates hocasının Reıkı yaptığından bahsetti.Bel ağrısına iyi gelmiş,gelebilir. Bir yönden rahatsız çünkü ona sanki dinle ilgili gibi gelmiş ama aslında her hangi bir dine bağlı değil. Ben Reiki'nin ilkelerine ve evrensel yasasına daha bu kavramla tanışmadan yıllar önce zaten aşinaydım. Yaşam gücü enerjisi azaldığı zamanlarda stres arttığında hastalıklara daha açık oluyoruz diye düşünürdüm. Her zaman olumlu düşüncenin hem bedensel hem ruhsal olarak iyileştirici gücü olduğuna inanırım. Duanın ve şükür'ün mutlaka karşılığı olduğuna inanıyorum. Dönüp dolaşıp bu konular hep inanca geliyor sanırım. 
  Kendini sevmek de narsizim değil, ben kendimi seviyorum. Kusurlarımı da sevmeye çalışıyorum sonuçta kimse mükemmel değil, kendimi başkalarıyla kıyasladıkca eksik hissedeceğime herkesin kusurları olduğunu "kabul" ediyorum. Olduğun gibi görünmenin güzelliğini ve rahatlığını seviyorum. 

Kendimi seviyorum, canım ben!
Çevreme, doğa anaya ve onun çocukları olan hayvanlara saygı duyuyorum.
Sağlığım için şükrediyorum ve onu korumaya çalışıyorum.
Negatif düşünmeyi ve kötü sözler söylemeyi azaltmaya çalışıyorum.
Kin tutmak en çok bana zarar verir, ilahi adalete inanıyorum.
Ne ekersen onu biçersin, ilahi plan nihayetinde vuku bulur.