3 Nisan 2018 Salı

Evcil Hayvanın Ölümü

   Evimizin minicik neşesi Mimi' yi kaybettik:( Üstünden biraz süre geçti tabi yeni değil ama acısı hep taze böyle şeylerin. Sabah Berkay'ı okula geçirdikten sonra yanına gittim neden sesi çıkmadı diye o sırada fark ettim. Tabi bir önceki gece saatlerce oynadığımız ve oğlumun onunla kıkır kıkır gülüşmesi,saçlarına konması,  öpmesi aklıma geldikçe çok üzüldüm, oturup ağladım. Hatta ağladıkça rahatladım. 
   Benim şimdiye kadar 3 köpeğim, ikide muhabbet kuşum vefat etti.
Hatırlıyorum da annem bu konuda bizimle fazla konuşmamıştı. Babaannemi kaybettiğimizde bile ciddi bir konuşma yapmamıştık. Çok sonraları biriyle konuşurken benim ne kadar güçlü hatta bazen umursamaz olduğumdan bahsettiğini duydum. Hiç bir şeyden korkmadığımı düşünüyormuş ve bu sebepten de desteğe ihtiyacım olmadığını düşünmüş! Belki de ben bu yüzden oğlumla her şeyi konuşmaya çalışıyor, hiç bir konuyu üstün körü geçiştirmek istemiyorum. Zaten okuduğum kadarıyla çocuklara "ölüm" kavramını anlatan kişinin psikolojisinden etkilenecekleri için, ölümü içsel olarak sindirmiş birinin anlatması uygun olurmuş. 
   Benim için anlatmamak bir seçenek değildi. Benimle her duyguyu konuşabileceğini bilmesini istedim. Ayrıca bu yas süreciyle nasıl baş ettiği ileri ki yaşamında da yas ve kayıp ile nasıl baş edeceğine dair bir referans oluşturacağı için elimden geldiğince dikkatli davranıp,destek olmaya çalıştım.
   Biliyorum çağımızda ebeveynlik artık daha zor çünkü her şey travma sebebi. "Balığı öldü ayyy söylemeyelim, hemen yerine aynısından koyalım" gibi bir fikir çoğu kişiye göre daha normal. Ben ise önce geçiştirdim ama unutulur denilen süre geçmesine rağmen hala sormaya devam edince, kuşunun öldüğünü söyledim. Üzüldü, keşke daha iyi baksaydık hasta olmasaydı dedi ama sadece hastalıktan ölünmez her şey doğar ve ölür dedi. Uyuyor desen uyansın der,artık daha iyi bir yerde desen gidip görmek ister,kaybettik desen o ayrı bir boşluk oluşturur.. Ee soyut kavramları anlayabilecek bir yaşta değil. Anlattık yine de ama bu kadar basit kapanmadı konu çünkü sadece hastalıktan ve yaşlılıktan ölünmüyor. Konuştuk biraz..sıkıntı vericiydi. Dibimizde savaş var ve savaştan kaçan ,sokaklarda hayat mücadelesi vermeye çalışan binlerce mülteci var. Çocuk bunları görüyor çünkü her yerdeler,  haber değil ki kanalı değiştir görmesin! Dilendirilen çocukları görüyor, sokakta ölmüş bir hayvan da görebiliyor. Sonuçta hayat herkese adil davranmıyor, doğduğun coğrafya nasıl bir hayat yaşayacağın konusunda belli imkanlar sunuyor. Ebeveyni olmayan çocuklar, yuvada büyüyenler, şehit çocukları, sakat doğanlar, kanser olanlar.. Küçücük yaşında kendinden büyük sorunlarla mücadele edenler var. Neler neler yaşayan çocuklar varken normal olanı çocuğumdan saklamak onu gerçek dünyadan sakınmak istemiyorum.
   Ama her çocuğun yaşından ziyade duygusal yapısına göre anlatılabilecek bir tarz vardır diye düşünüyorum. Ben cenazeye götürmeyi tercih etmem mesela ama bunu da yapan çok. Bakıyorum da köylerde çocuklar baktıkları hayvanların kesildiğini görüyor hatta dağlarda avcılık yapanlar, haliyle çocuklarına da bunları öğretiyor. Hollywood filmlerinde görüp eleştirilen şu ölü süslenen evler vardır ya hani içinde insanların yaşaması yadırganır. Aslında imamların camilerde yaşaması ve büyük şehirler dışında morgların camilerde olması, dışarıda ölü yıkanması, çocukların bunlara şahit olması hatta kurbanlık kesilirken çocuklara izlettirilmesi, cenaze namazlarında en ön saflarda tutulmaları falan hiç konuşulmaz. Toplumumuzda pek tutarlı bir davranış modeli yok yani. Herkesin inancına ve yetiştirilme tarzına, kendi aile yapısına göre konuyu ele alış şekli değişiyor.
   Ölüm de doğum gibi normal. Ama herkes süreci farklı yaşıyor. Genelde insanlar kendi hazır hissetmediği yada karmaşık şeyler hissettikleri duygulara karşı ,işte ölüm gibi, çocuklarda travmatize duygular yaratabileceği için konuya değinmekten kaçınırlar. Oysa çocuğu kaygılandırmadan ölüm ve umuttan beraber bahsedilebiliyor. Bunun yolunu anlatan kitaplar fazlasıyla mevcut, içinden kendinize göre olan bir tane muhakkak ki bulursunuz.
Durduk yere her canlı bir gün ölümü tadacaktır diyelim demiyorum tabi ama vakti geldiğinde bundan kaçınmayı ben kendi adıma doğru bulmuyorum. Yaşam döngüsünden bahsediyoruz, mesela Aç Tırtıl bile ne evrelerden geçiyor değil mi? Yapraklar diziyoruz yan yana yeşil,sarı,kahverengi,mor ve kuru.. Onlarda değişiyor. Hayat aynı durmuyor. Derelerden akan su göle doluyor,göl hep aynı olduğu yerde ama içindeki yaşam değişiyor, o su biz fark etmeden buradan geçip denizlere ulaşıyor. Sürekli bir devir daim mevcut. İnsan doğuyor,büyüyor,seviyor.. Kışın doğa bile uyuyor ama baharla yeniden uyanıyor. Her şey sonsuza kadar yaşasaydı ne korkunç olmaz mıydı? Geçen gün sosyal medyada çok severek takip ettiğim bir anne sormuştu ölümsüzlüğü ister miydiniz diye, bende verilen sınırlı süreden memnunum dedim.
  Ölüm olmasaydı her şeyi erteler hep sonraya bırakırdık ama önünde sonunda bunun olacağını bildiğimiz için YAŞIYORUZ. Kimi zaman tadını çıkararak kimi zaman şikayet ederek.. Bu hafta sonu okuduğum bir çocuk kitabı "Natalie Babbitt / Ölümsüz Aile" bu konuda tekrar düşünmeye itti beni. Belki çok yakın bir aile yakınını kaybetseydik daha farklı konuşmalar da olacaktı ama şimdilik konuyu deşmeye gerek yok. Durduk yere çocuğu varoluş komasına mı sokayım:) İki post önce çocuklar için felsefe konusunda bahsettiğim kitaplarda da var bu konu. Kumkurdu kitabında da Zacharina' nın başından böyle bir olay geçiyor,okuyanlar hatırlayacaktır. Konuyla alakalı başka çocuk kitapları; Dedemin Adası ve Ben'in Gemisi olabilir. The Tenth Good Thing About Barney çoğu kişiden duyduğum ve tavsiye edilen bir kitap ama ben henüz okuyamadım. Annem Her Yerde diye bir kitapta annesini kaybeden bir çocukla ilgili ama o çok daha özel ve ağır bir konu tabi.
   Yani aklında ölüm kavramı yokken çocuğa bunu anlatmak değil de olduğu zaman yada merak edip sorduğunda geçiştirmeden bahsetmekten yanayım. Hayatın bize neler getireceği belirsiz tabi. Siz olsanız bu konuyu geçiştirmekten yana mı olursunuz yoksa anlatmaya mı çalışırsınız merak ettim.




2 yorum:

  1. Çok da fazla üstüne gitmemek lazım, bu yaşlarda bizim kadar komplike düşünceleri olmuyor, daha kolay kabullenebiliyorlar. Çocuğu iyi gözlemlemek ve akışa bırakmak taraftarıyım ben. Ondan soru gelmedikçe açmıyorum ama sorduklarını da yalansız dolambaçsız anlatıyorum.. Başınız sağolsun bu arada :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim minicik bir candı belki ama özlemi büyük.

      Sil