11 Nisan 2018 Çarşamba

Mini Bahar Kaçamağı Ve Alaçatı Ot Festivali



       Havalar harika değil mi? Bizde bu güzel havaları fırsat bulduk ve soluğu   İzmir'de aldık. Aslında hedef Sakız adasında ki Roket Savaşlarına katılmaktı ama oralardan iki günde dönemeyeceğimizi bildiğimiz için adaları uzun bir zamana bıraktık ve bu sefer Alaçatı Ot Festivalinde bulduk kendimizi.



 Gerçi bizim kaldığımız yerde zaten harika köy pazarları ve yeşilliğin her çeşidi olduğu için festivaldeki fahiş fiyatlı ürünlere kanmadık ama festival havası işte çok eğlenceli ve farklı bir ortam. Bol otlu böreklerden meşhur Çeşme Limonatasıyla kaç tane yediğimden bahsetmiyiciğiimm:)) Üstelik sonra Kumru ve midyede yemedim:))) Çeşmede harika damla sakızlı muhallebi ve dondurma da yapıyorlar gideceklerin aklında olsun.

   Gelmişken benim de özlediğim lezzetlere gömüleceğim kesin. Sabah şehre indik Pasaportta boyozla kahvaltı sonra Hisarönünde enfes Kaymaklı Şambali yedim. Minnağımı gezdirmeyi düşündüğüm bir kaç yer vardı mesela Atatürk Müzesine gittik. Kızlar Ağası Hanını gezdik. Asansöre geçen sefer götürmüştüm bu sefer orayı geçtik onun yerine Teos Harabelerini ve Sığacık Değirmenini gezdik. Her köşede lokma dökülüyordu kayıtsız kalamadım sizin yerinizede yedim:) Gitmeden bilerek tartılmıştım, gelince bir baktım 1.7 kg fazla üstelik 20 gün kadar kaldığım Avusturya'dan bile 650grm alarak dönmüştüm hemde vücüdumun %60 kadarı tatlı, geri kalanı birayken! İzmir yaradı bize oğlanın yanakları al al oluyor her gidişimizde. Instagram arşivim geziden kalan fotilerle dolu ama aldığım otlarla yaptığım tarifleride buradan paylaşırım artık:) 
  Ertesi gün kalabalığa hiç girmeden tüm gün plajda takıldık. Denizin kokusu, dalgaların sesi ve güzelim imbatın keyfini çıkarmak gibisi var mı? Kamyon,kepçe,kova,kürek ne varsa atmıştım arabanın arkasına. Sandviçlerimizi ve Sığacık pazarından aldığımız Ebegümeci ve enginar dolmasını, otlu ve kıymalı börekleri, damla sakızlı kurabiyeleri, mücverleri ve içeceklerimizi de alıp saatlerce yerimizden kalkmaya bile ihtiyaç duymadan oturduk. Denize girerdim ama minnakı zaten zor tuttuk, gitti geldi ayaklarını soktu o yüzden kıyıda takıldım. Tv falan olmadan akşamları üçümüz sohbet edip sonra erkenden uyuduk bu bizim için garip bir deneyim oldu. Hepimizin evde meşgul olduğu bir şeyler varken aslında hep üçümüz olsakta pekte baş başa sayılmıyormuşuz onu anladım. Üstelik sabahta erkenden ve uykumuzu tam alarak gayet ernerjik kalktık. 
    
Böyle ufak kaçamaklarda olmasa bu koşuşturmalı hayattan nasıl zevk alacağız değil mi?  Şuan evde dünya iş var ama aklımda Düzce'de Torkul Yaylasına gidip kamp mı yapsak yoksa iki gün Mudanya mı yapsak diye düşünceler var:) Hafta sonları Dedeağaça geçip yemek yiyip gelmek artık hayal olacak gibi maalesef. 
Euronun ve doların durumu düşünüldüğünde bundan sonra biraz zor gibi gözükse de bakacağız bir çaresine. 

2 yorum:

  1. Mudanya'ya ben geldiğimde gelin ne olur, bizde bile kalabilirsiniz! Alaçatıyı çok severim ama ot festivaline hiç gidemedim, merak ediyorum.. Keşke daha çok foto olsaymış instagramsız bizler için :) Sefanız olsun diyerek bitiriyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Etkinlikle ve atölyeler çok oluyor ot festivalinde.Mesela Ekim gibi Kastamonuda mantar toplama var iki gün küre dağlarında iksir mantar toplama yazınca çıkar googledan,yaz sonu birde lavanta kokulu köyde lavanta hasadı var..baya gestival ve etkinlik var aslında gitmek istersen aklında olsun.Ayarlayalım o zaman bu bahar/yaz Mudanyayı ne güzel olur!

      Sil